gözleri yeşil... sarıya yakın lüle lüle saçları... o saçlarını pembe oyalı mavi eşarbıyla kapatmaya çalışmış... adı ne bilmiyorum... yaşını da... ama belli ki 18'den fazla değil...
mikrofonu uzattım... anlattı olayı... düzgün türkçesi vardı... aklına geldiğince, yaşadıklarını, acısını kelimelere döktü... hazırlanmamıştı.. öyle sözlerini özenle seçmedi... düşünmedi... ne geldiyse içinden ... zaten onun için çok içten, samimiydi... anlattı, anlattı... soru sormama fırsat vermedi... anlattıkça yeniden yaşadı acısını... seçtiği kelimelerden çok yüzünden belliydi yüreğinin ne denli sızladığı... hatta sızlamak ne kelime, yüreğinin ne denli yandığı... bi süre sonra tutamadı da gözyaşlarını... elindeki fotoğrafa baktı, 'bir parçasını bile bulamadılar, bir parçasını getirsinler bana' dedi... ölüm acısı tamam da, gidip gözyaşını akıtacağı, dertleşeceği, sarılacağı mezar taşı bari olsun istiyordu...
uluderede, hayatını kaybeden 34 kişiden birinin yakınıydı... o anlattıkça ağladı; o ağladıkça ben de ağladım...
uzaktan göründüğü gibi değil...
bambaşka bir dünya var orada... bambaşka bir acı... yaşamayanın hiç bir zaman anlayamayacağı, hissedemeyeceği bir acı... olay zaten büyük, vahim.. ama gitmeseydim bu kadar içimde hissedemeyecektim... o yeşil gözlerdeki acıyı, öfkeyi, hayalkırıklığını görmeseydim; hep eksik kalacaktım...
hani diyenler var ya ya; "aman canım onlar da kaçakçılık yapmasaydı" diye... öyle değil işte... oraya gidince anlıyorsun... öyle bir yerleşim yeri ki; tarım yapsan kazacak alan; hayvancılık yapsan hayvanı salacak meran yok... şartlar elverişsiz... hiç bir bilmediğimiz hayat mücadelesi var orada... şimdi o hayat mücadelesine dayanılamayacak bir acı da eklendi.. hiç unutamayacakları, hatırladıkça daha da derinleşen bir acı...
Ates dustugu yeri yakar... Gazetenin gecesinde soyledigimde nasildi anlami simdi nasil... Olum de boyle iste... Yitip giden can senden ise can acitiyor... Yok degilse sadece nefes tuketiyor... Zira o aci yabanciya gercekten yabanci oluyor... Paylasimi bile igreti duruyor uzerinde, hissetmedikce taaaa damarlarinda... Hep dedim, "canim onlarda kacakcilik yapmasaydilar" diyenler: etmeyin eylemeyin. Basit bir hata degil bu! Catismada olen insanlar degil onlar! Yaziktir yapmayin... Acilara aciyin da acilarini hakkiyla yasatin... Bilmem ne kadar oldu faydasi ama diyor ya gozu yasli ana; "arkasindan aglayacak bir parcasi olsaydi" diye iste ona acisini bile yasatamadik...
YanıtlaSilNeymis kacakcilik yapiyorlarmis... Peeehhh!!! Kim yapmiyor ki kacakcilik? Bos yere bagirip cagiranlar, yumruklasip duranlar degil mi kacakci? Gercekleri kacirmiyorlar mi bizden? Umutlarla oynayanlar memleketi gerenler degil mi kacakci? Huzurumuzu kacirmiyorlar mi? İlla mazot yuklemek gerek katirlarin sirtina? İlla sigaralari istiflemek mi gerek karakacana? Ne gerek he ne gerek? Bu kadar kavgaya, boylesi hirsa ne gerek... Hasili "Her nefis olumu tadacaktir" diyor yasami tattiran... Birakin da olenlerin arkasindan aglayacaklara birer beden verelim son kez sarilip koklayabilecekleri...
Sevgili Aysun,
YanıtlaSilEline,gönlüne sağlık. hangi işi yaparsan yap netice olarak "insansın" ve umarım hep de öyle kalacaksın.
Nerden mi biliyorum?
Çünkü bu bloğu o yüzden açtın.
Çünkü vicdanını burada, mesleğini ekranlarda sergileyeceksin.
Ve bizler de seni buradan "da" takip etme şansını yakalamış olacağız.
Hayırlı ve uğurlu olsun.
Aysun,,, sen dünyanın en güzel, en tatlı blogger'ı olacaksın. bol şans darling.. :)))
YanıtlaSil